5 Aralık 2011

Büyük marifettir ihanet; sorumluluk ister... Gün gelir, tüm bedeller ödenir...
                   Küçük İskender

İntikam soğuk yenen bir yemektir, Ama hala aşk ateşiyle yanan yürecikler intikam alamazlar. Ortada alınacak bir intikam varsa şayet beklemeyi, sabretmeyi öğrenmeli..! Bir hamur gibi yoğurmalı onu, ta ki elinizi bırakana kadar. Kıvamı tam tutturabildiğiniz anda da öyle bir vurmalısınız ki bırakın ölsün şerefsiz..! Artık atış serbest.
Bazen de affetmek istersiniz sadece… Aman efendim “asaletimle çekip giderim”, “ onun seviyesine düşemem” ya da sadece “yazık” derim bla bla bla… Bu kadar saf olmayalım! Ben daha bu naif özelliklerimin hiç bir hayrını göremedim. Birini umursamadığınız takdirde, o gününü gün eder! Yaptıkları yanına kar kalır. Bunlar olsun istemiyorsunuz dimi? Şimdi sakin olun! Bir sigara yakın, içkinizi yudumlayın ve bu muhteşem anın keyfini çıkarın. Ben de hikayemi anlatayım…

Toz pembe hayaller vardı…

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellâl, pireler berber iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, babam düştü beşikten, alnını yardı eşikten, annem kaptı maşayı, babam kaptı küreği, bana gösterdiler köşeyi...

Dünyaya tozpembe gözlüklerle baktığım dönemlerde, Kadir İnanır ‘ın 100° de çekmiş hali bir çocukla karşılaştım. Sevgi tohumlarını körpecik yüreğime ekti… Maalesef, o kadar büyük bir kalbi vardı ki 2 kişiyi birden sevebiliyordu. Elbette onun suçu yoktu! Sadece “gönül orospusu” hastalığına tutulmuştu. Bense imkan verilseydi eğer bir Küçük Emrah olabilirdim. Öylesine boynu bükük, arabeskin doruklarındaydım. O ise bir kin tohumu ektiğini bilecek şuura bile sahip değildi…

İntikam çanları artık benim için çalıyordu...

Bir doğum günü partisinde avına sinsice yaklaşan avcı misali yaklaştım ona. Sakince gözbebeklerine bakarak dans ettim onunla… İmkan verilse, fonda “haydi beni dansa kaldır” eşliğinde bir Banu Alkan olabilirdim elbette. Onun saf ve temiz duygularıyla oynayıp tıpkı kirli bir mendil gibi köşeye fırlattım o gün. Kıçına çayır teli sokup** uçmaya çabalamasını izlemek bile bundan daha fazla keyif veremezdi. Sümüğünü çeke çeke terk etti orayı. Artık onun da nüfus cüzdanına adam değildir damgası vurulmuştu…


İmkan verilseydi eğer intikam, bir Nuri Alço olabilirdi..! Öylesine apansızdı, o denli yollara düşüp tuzaklar kuran cinsten. Evet, intikam soğuktu… Belki de intikam buzlu içilen bir içkiydi…



**  Kıçına çayır teli sokulup uçurulan canlı "bok sinekleri" dir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder